Türkiye'de demokrasi yok; çünkü hiç olmadı.
Cevap aslında çok basit: yoktu. Olmadı. Şimdi niye olsun?
Efendim öncelikle olayların gelişme sırasını açıklayayım.
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye'yi tek başına kurtarır.
Tek başına kurtarır aga. İsmet İnönü'den belki zorlasan üç beş tane daha çıkar; hakeza Kazım Karabekir'den de öyle. düz, vasıfsız vatandaştan da öyle. Ama Atatürk bir tane.
Atatürk'ün özelliği, tüm işi tek başına yapması değil; iş yapanları iyi organize edip öncülük-liderlik etmesi.
İsmet inönü olmasa da ülke kurtulurdu belki ama Atatürk olmasa da olmazdı.
devam edelim.
Biz Türk milleti ve Misak-ı Milli'mize düşman olmayan diğer milletler olarak Osmanlı'nın etkisinden çıkamamışız. Hala dibine kadar kralcıyız. Atatürk ha yeniden mutlakiyetçi rejimi güçlendirmiş, ha demokrasiyi getirmiş bize fark etmez. Mutlakiyetçiliği mi getirse, "Getir paşam!", demokrasiyi getirse "Getir paşam!" diyeceğiz.
O da gidip yeni bir rejim getiriyor: cumhuriyet.
Newton'un keşfettiği Eylemsizlik İlkesi'ni bilmeyen var mı? Açıklayayım bilmeyenler için: nesneler, kendilerine kuvvet uygulanmadıkça hallerini korumaya devam eder. Bu sosyal bilimlerde ve özellikle siyasette "status quo" olarak ortaya çıkar: yani, statüko.
Atatürk zamanında demokrasiyi getirmiş olsaydı, demokrasi Eylemsizlik İlkesi gereğince silahlı bir devrim olmadığı takdirde, yani KUVVET uygulanmadığı takdirde var olmaya devam edecekti.
Atatürk demokrasiyi getirmedi! Getirse, demokrasi kendi kendini korurdu.
Mesela Suriye'de geçtiğimiz günlerde yerel seçimler oldu. Seçim olması, Suriye'yi demokratik bir ülke mi yapar?
Hayır, seçim yapmamız bizi de demokratik bir ülke yapmaz.
Bizde hiçbir zaman kuvvetler ayrılığı olmadı. Biz kuruluşta asker-siyasetçilerle kurulduk. CHP, kurulduğunda bir asker partisiydi.
Atatürk, kendisi askerken askere siyaseti helal görürken, rütbesini çıkardığı anda "Asker, siyasete girmemelidir." demeye başlamıştır ancak TSK'ya da "Siz cumhuriyetin teminatısınız." diye diye görev biçmiştir.
Atatürk'ten sonra çok partili sisteme geçilince Adnan Menderes ülkeyi dışa bağımlı hale getirmeye başlamıştır; "İstesem şu odunu milletvekili seçtiririm!" diyecek kadar da kibirlidir, halkı hiçe sayar.
Menderes'in unuttuğu bir şey vardır: askerin kendini cumhuriyetin teminatı sayması.
Milli Birlik Komitesi 27 Mayıs 1960'da temiz niyetlerle darbe yapıp Demokrat Parti hükümetini indirmiştir. Kısa sürede Menderes'in yakalandığı güç zehirlenmesi onları da sarmıştır. Bu ve sonraki tüm darbeler, orduya yapılan "Halk yanlış kişileri seçerse, indirmek hakkınız ve görevinizdir." telkininin sonucudur.
Son olarak 28 Şubat 1997 darbesini yaşadık. 3 Kasım 2002 seçimlerini kazanan AK Parti'nin fark ettiği en önemli şey, TSK'yı bu darbeci potansiyelli rütbelilerden temizleyip kendi ordusu haline getirirse, iktidarını pekiştireceğidir. Öyle de yapmıştır...
--
Özet: Türkiye'de hiç demokrasi olmamıştır. Demokratik olsun olmasın: anayasa, bir devletin yaşam felsefesini ifade eder; yani rejimini.
Arkadaşların Ahmetesor'da senden habersiz para kazanıyor olabilir.