en umutsuz anda hayata bağlayacak cümle

1

hepimiz kendi hayatımızın birer kahramanıyız. senaryo diliyle konuşuyorum, evet. yani öykümüzün baş rolündeyiz, kendi öykümüzün. bir kaç senaryo yazarlığı kitabı karıştırmış olanlar bilirler, bir filmin sürükleyiciliği, kahramanının çatışma içinde bulunduğu olguların ne denli inandırıcı ve gerçekçi olduğuna bağlıdır. kabaca indirgeyerek anlatırsam, kötü ne kadar inandırıcı ise, film o denli sürükleyicidir. yine senaryo kitaplarında bu çatışma halinde olunan kötü hakkında şöyle yazar: filmdeki kötü, kahramanın peşine düşmüş eli kanlı bir katil de olabilir, bir acımasız işkenceci de ya da bir şahıs, bir karakterden ziyade, kahramanın daha içsel çatışmaları da olabilir. aşkına sevdiğini söylemeye çalışan kahramanın utangaçlığı gibi mesela, ya da geçmek bilmeyen zaman kimi yerde.

eğer bu "kötü"'nün gerçekçiliği, inandırıcılığı hakkında ikna olmaz isek, filmi seyretmeyi bırakırız. bu, filmlerin sanal gerçekliği için olduğu kadar, kahramanı olduğumuz yaşam öykümüzün, tabir uygunsa, kendi filmimizin sürükleyiciliği için de geçerlidir. bizi hayata bağlayan şey, içimizdeki çatışmaların, dışımızdaki düşmanların ne denli gerçekçi, inandırıcı olduğuyla doğrudan ilintilidir.

mesela bir gün para biriktirip ev almayı, huzura kavuşmayı, azla yetinip mutlu olmayı hayal ederiz. dolar artar, hükümet sallanır, ev fiyatları uçar, işsiz kalırız vs. bunlar ne denli inandırıcı ise, biz o denli bu oyunun, bu filmin içinde kalmayı sürdürürüz. sürükleyici olması bir yana, zaman zaman nefes kesici bile olabilir.

3 entry daha başa dön ↑

Bilgi, eğlence ve arkadaşların burada.